Arap - İsrail Savaşları





"1948'den bu yana Arap ülkeleri ile İsrail arasında
çıkan savaşların en önemlileri bu adla anılır"

Birinci Arap-İsrail Savaşı (1948-49)
Birleşmiş Milletler (BM) 1947'de,Filistin topraklarının İsrail Devleti ile Filistin Arap Devleti
olarak ikiye bölünmesini öngören bir karar aldı.Ama Arap ülkeleri 1948'de kurulan
İsrail Devleti'ni tanımadı.Mısır,Irak,Suriye,Ürdün,Lübnan ve Filistindeki Araplar
İsrail'e savaş açtı.İsrail, "10 gün saldırısı" adı verilen bir saldırıyla Arap ordularını
geri püskürttü.Mısır ordusunu El-Ariş'e kadar geriletip Necef ve Celile kentlerini ele geçirdi.
İsrail,BM kararıyla kendisine ayrılan Filistin topraklarını %40 daha genişletti.Mısır'ın anlaşma
isteğini,Irak dışında kalan öbür ülkeler de benimseyince savaş sona erdi.500 bin Filistinli
Arap,Ürdün,Suriye ve Lübnan'a göç etmek zorunda kaldı.Böylece,toprakları işgal edilen
Filistinliler ile İsrail arasında süregelen savaşlar da başlamış oldu. Birinci Arap-İsrail Savaşını
İsrail kazanmıştır.Arap ülkeleri İsraili atmak için giriştikleri bu hamlede başarılı olamamış;
tam aksine toprak kaybetmiştir..

İSRAİL <======> MISIR,SURİYE,IRAK,ÜRDÜN,LÜBNAN,FİLİSTİN
KAZANAN: İSRAİL



İkinci Arap-İsrail Savaşı (1956)
1956'da Mısır'ın devlet başkanı Cemal Abdünnasır,bir özel şirketin elinde bulunan Süveyş Kanalı'nı millileştirdi.Bu kararla çıkarları zedelenen Fransa ile İngiltere,İsrail'i yanlarına alarak Mısır'a bir saldırı planladılar.29 Ekim 1956'da İsrail ordusu,Sina Yarımadası üzerinden Mısır'a saldırdı. İlk saldırıda bozguna uğrayan Mısır ordusu,Fransız ve İngiliz ordusunun da havadan ve denizden başlattığı saldırıyla yenildi.BM Acil Kuvveti'nin Aralık 1956'da Sina Yarımadası'na yerleştirilmesinden sonra İsrail,1949'da kabul edilen Mısır-İsrail ateşkes sınırına çekildi.

İSRAİL,FRANSA,İNGİLTERE<======> MISIR
KAZANAN: İSRAİL


Üçüncü Arap-İsrail Savaşı (Altı Gün Savaşı - 1967)
Mısır Devlet Başkanı Abdünnasır'ın SSCB ile yakınlık kurarak askeri ve siyasi alanda
işbirliği yapması batı ülkelerini kaygılandırıyordu.Bu arada Mısır,BM Acil Kuvveti'nin
görevini Mısır ordusuna bırakmasını önerdi.BM bu öneriyi kabul edince Mısır ordusu
Sina'ya yerleşti.Suriye'de kendi sınırlarına asker yığdı.Bu gelişmeler olurken,İsrail de saldırıya
hazırlanmıştı.5 Haziran 1967'de İsrail'in saldırısıyla başlayan ve altı gün süren savaş sırasında
Mısır,Suriye,Ürdün ve Irak savaş uçakları,daha havalanmadan İsrail tarafından yok edildi.
İsrail büyük bir hızla kazandığı savaşta Gazze,Sina,Şarm el-Şeyh ve Batı Şeria'yı işgal
ettiği gibi,Suriye'nin Golan Tepeleri'ni de ele geçirdi.İsrail ordusu Suriye'nin başkenti
Şam'a doğru harekete geçerken BM duruma müdahele etti ve BM'nin girişimiyle ateşkes
ilan edildi.BM,22 Kasım 1967'de aldığı 242 sayılı kararıyla İsrail'in işgal ettiği topraklardan
geri çekilmesini,buna karşılık Arap devletlerince tanınmasını ve Filistin göçmenler sorununun
uygun bir biçimde çözülmesini istedi.

İSRAİL <=======> MISIR,SURİYE,ÜRDÜN,IRAK
KAZANAN: İSRAİL

Dördüncü Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur Savaşı - 1973)
BM'nin 242 sayılı kararı savaşan taraflarca uygulanmadı.İsrail aldığı toprakları işgal etmeyi
sürdürdü.Arap ülkeleri de İsrail'i tanımadılar.1970'de Mısır Devlet Başkanı Abdünnasır ölmüş,
yerine Enver Sedat geçişti.Enver Sedat,ülke sınırlarını Altı Gün savaşı öncesindeki durumuna
getirmeyi ve İsrail'i tanıyarak barışı sağlamayı amaçlıyordu.Bunun içinde 242 sayılı BM kararının
uygulanmasını sağlayacak bir girişimi gerekli görüyordu.Enver Sedat'a göre,sonuç ne olursa
olsun,bu girişim İsrail ile savaştan geçiyordu.Mısır ve Suriye savaşa hazırlandı.6 Ekim 1973'te
İsrailliler'in kutsal günü Yom Kippur'da Mısır ve Suriye'nin başlattığı saldırıyı Irak,Ürdün,Fas ve
Cezayir'de destekledi.İsrail'i ise ABD destekliyordu.24 Ekim'deki ateşkes kararına kadar
süren savaşta,İsrail üstünlüğü ele geçirerek Arap ordularına büyük kayıplar verdirtti.

Savaş daha da uzayabilirdi ama,7 Ekim'de petrol üreten Arap ülkelerinin Avrupa ülkelerine
ve ABD'ye verdikleri petrolü azaltacaklarını açıklamaları BM'nin ateşkes kararı almasında etkili
oldu.25 Ekim'de BM Barış Gücü savaş bölgesine yerleştirildi.18 Ocak 1974 ve 4 Eylül 1975'te
İsrail ile Mısır arasında iki barış antlaşması imzalandı.Buna göre; İsrail,Sinanın batısına çekilecek,
buna karşılık Mısır da Süveyş Kanalı'nın doğu yakasındaki güçlerini azaltacaktı. İsrail,1975'te
Suriye ile de anlaştı.Her iki ülke,ordularını BM Barış Gücü'nün oluşturduğu tampon bölge
dışına çıkarmayı ve savaş tutsaklarını değiştirmeyi kabul etti.

İSRAİL,ABD<=======> MISIR,SURİYE,IRAK,ÜRDÜN,FAS,CEZAYİR
KAZANAN: İSRAİL



Yazının devamını okumak için..

İnternetin Kişi Üzerine Etkileri ve Faydalı Kullanım



İnternetin apayrı bir dünya olduğu bilinen gerçeklerden.Özellikle küçük yaşlarda
internet kullanıcılığı görevine soyunan kişiler,gelecekte pekte istemedikleri
durumlarla karşı karşıya gelebiliyorlar.Küçük olmayada gerek yok aslında.
Her yaştan her mesleğe kadar pek çok insan ister istemez (genellikle istenmez)
bağımlı oluyorlar.Peki bağımlılığı en aza indirmenin yolları nelerdir ? Nelerden bahsedilebilir,
onlara biraz değinmek gerekiyor.

En çok karşılaşılan sorun,pekte uzak değil; sörf yaparken müzik dinlemek !

Sözü edilen problem birçok kişinin sorunu.Müzik dinlerken sörf yapmak pek populer
olsa gerek.Müziksiz olarak internette dolaşan kişiler sıkıldıklarını söylüyorlar.
Ve bu yüzden müziği,buna karşı bir önlem olarak görüyorlar.Aslında müzik dinlemek,
pekte sağlık açısından olumlu etkiler sağlamıyor.Çok bilinen birşey;beyin aynı anda
iki eylemi gerçekleştiremez. Aslında gerçekleştirir fakat algılama oranlarında farklılıklar
gözükür. Yani birisinden birisine odaklanmak zorunda olmalı.Müziğe mi? İnternet'e mi?
İkisine aynı anda odaklanması bizler için pekte mümkün değil.Müziğe odaklanınca
interneti sadece bir başağrısına dönüştürebiliyor.Aynı şekilde internette okuduklarına
odaklanan kişi için müzik;sadece başağrısı için bir neden.



Bu yüzden internette dolaşırken müzik dinlemek kesinlikle önerilen bir durum değildir.
Araştırmacılar bunun böyle olması gerektiğinin üzerinde duruyorlar.Tabiki seçim herzamanki
gibi kullanıcılarda.

İnterneti kullanırken yapılan ikinci bir hata ise internette çok fazla vakit geçirmek..

Bunun özellikle 12-20 yaş arasındaki grupta görüldüğü öğrenildi. Kişi,interneti yani somut
olmayan dünyayı somut, gerçektende somut olan dünyayı soyutlayarak pasif (?!) bir internet
kullanıcısı durumuna geliyor. İş,öyle büyük bir hal alıyor ki,o dünyadan kurtulmak
yani bahsedilen dünyadan (internet) kendini çekip almak çok zor bir duruma dönüşüyor.
Gerçekten uzaklaşıp tabiri caizse hayal alemine kayan kişiler dahada agresifleşiyor.
Helede yapacak işi olmayan veya çocukluğunu gerçekleştiren kişiler için bu durum
çok daha kötü oluyor.Derslerine yeteri ilgiyi göstermeyen veya göstermek isteyen
fakat bunu gerçekleştiremeyen insanlar,gündelik yaşamda istemedikleri rolleri
oynamak zorunda kalıyorlar.Bunu engellemek de kişinin iradesine bağlı. Yeter artık
demenin vaktinin geldiğini itiraf etmeli. Bu yüzden interneti bir amaç değil de bir araç olarak
görmek herşeyi çözebilir. Yeterli olan iradeyi sağlamak.Ve gerçekle sahteyi ayırabilecek
kişiler,bunun önüne geçebilecektir.Ki bu herkesi kapsar.

Sosyal hayatta daha aktif olmak,internetin kullanıcı hayatındaki rolunu azaltabilir.
Yani sosyal hayat,sanal hayatı yenebilir. Bahsedilen tam olarak budur. Çeşitli sporlara
ilgi göstermek,sanatsal faaliyetlerde bulunmak,kişisel görevlerini tam olarak yerine
getirmek pek zor şeyler olmasa gerek. Zaten bunlar,kişinin üstesinden gelemeyeceği
yükümlülükler değil. Hem bunlar kişiye kesinlikle pozitif bir rol yükleyecektir.

3.Sorun ise kişinin ilgilendikleri alanların dışına çıkıp farklı dünyalarla buluşması .

Raelyen hareket.Uzaylıların tanrı olduğunu iddaa eden bir akımdır.Rael" resimde görülen
kişi.Resimdeki göz boyamalarını görüyor musunuz?

İnternetin belkide en "ilginç" zararlarından birisi de budur.Kişinin ilgi alanlarını genişletmek
istemesi ve bunun sonucunda çelişkili durumlarla karşı karşıya kalması. Bunu küçük
bir örnekle açıklamak gerekirse; UFO'larla basın yoluyla tanışan kişi,internette
pekte ilgilenmediği bir konu olan UFO'ları araştırma isteğine girebilir.Bu istek,ilgilendiği
anlamına gelmez.Ufolarla ilgili yanlış veya eksik bilgiler edinen kişi,kendi bildiği UFO'lar ile
kafasında çelişkili durumlara düşebilir. Bu da algıda bozukluklara sebep olur. Fikirlerin
çorba olması kişiler açısından pekte olumlu etkiler bırakmıyor.İşte bunun için
bu alanlara ilgi duymaya başlayan kişiler (örnekte belirtildiği üzere UFO'lar gibi) bilgi
edinirken daha doğru kaynaklara ulaşmaları gerektiğini bilmek durumundalar.
Hiç karşılaşmadığı fikirlerle başbaşa gelen kişi,savunmasız yakalanabilir.Ve bu da genellikle
kişinin aleyhine sonuçlanabilir. Bu 3.sorun biraz daha psikolojik bir etki yaratır.

Birinci ve ikinci sorunlar hem fiziksel hemde psikolojik sorunlar yaratırken, üçüncü sorun ise
genel olarak psikolojik sorunlara neden olabilir.Hastalık derecesinde olmayan fakat öyle
bir potansiyele sahip olan üçüncü sorun;kolayca halledilebilir. Dikkat bunun için önemlidir.

Anlatmaya çalıştığım şeyler bizden uzakta değiller.Karşımızda duruyorlar.Monitorun
içerisinden çıkan bir kol,kişiyi içine çekmek isteyebilir.Fakat korkmayın. Bu sorunların
çözümleri basit. Kesinlikle birçoğu kişisel iradeler ile çözülebilecek şeyler.Kalkmak ve
hayatı yaşamak dururken,sürekli olarak dönüp duran bir döngüyü izlemek neden ?

..Murat
Yazının devamını okumak için..

Türkiye ve İsrail ilişkileri: Türkiye


Türkiyede,özellikle basın organlarında Türk ve İsrail ilişkileri genellikle ekonomik boyutta incelendiğinde sanki Türkiye İsrail'e muhtaç bir ülkeymiş gibi gösterilir.Bunu gösterirken askeri ilişkiler önplana çıkarılır.Türkiye, İsrail'den şu kadar uçak satın alıyor,yok efendim şu kadar bilmemne ithal ediyor vb şeyler.. Benim burada inceleceğim mesele İsrail de,Türkiyeye muhtaç mı? sorusunu cevaplamak olacak.

Aslında Türk-İsrail ilişkileri karşılıklı şekillerde gerçekleşir.Yani anlatıldığı gibi sürekli Türkiye,ithalci konumda değildir! İlişkiler birebir ilişkilerdir.Yani Türk-İsrail ilişkileri tek taraflı kesinlikle değildir.Türkiye,TİM (Türk İhracatcılar Meclisi,mayıs 2010) raporlarına göre İsrail'e 1 milyar $ ihracat gerçekleştirmiştir. Peki Türkiye,İsrail'e ne ihraç ediyor ? İşte Türkiye'nin İsrail'e ihraç ettiği başlıca sektörler ve ihraç rakamları



ELEKTRİK ve ELEKTRONİK ÜRÜNLER : 92.310.607,03 $ ihraç

Günlük hayatta kullanılan birçok şey de Türkiye'deki fabrikalarda üretilip
İsrail'e ihraç edilmektedir.Genellikle İsrail'e ihraç edilen mallar
deniz yoluyla taşınmaktadır.
















ÇELİK İHRACI : 159.064.724,38 $

En yaygın olarak kullanılan alaşım türü çeliktir.Isıya ve güçlü kimyasallara karşı
dayanıklıdır.Birçok farklı çelik türü vardır.Hepsi demir ve karbon alaşımıdır.
Karbon çeliklerden;otomobil gövdeleri ve kırişler gibi birçok obje yapmakta
yararlanılır.



OTOMOTİV DE 151 MİLYON DOLARLIK İHRACAT

Türkiyedeki birçok otomobil fabrikası İsrail'e otomobil ihraç etmektedir.
Türkiyenin İsraile çelikten sonra en çok bu alanda ihraç yaptığı bilinir.
İsrail, ‘Mavi Marmara’ gemisine düzenlediği saldırı sonucu Türkiye’yle üst düzeye çıkan gerginliğe rağmen, Bursa’dan alacağı elektrikli otomobil siparişlerini artırdı. Renault’nun yıl sonunda Bursa fabrikasında üretmeye başlayacağı ilk elektrikli modeli Fluence Z.E’nin en büyük müşterisi olan İsrail, satın alacağı elektrikli araç sayısını yılda 35 bin adede çıkarırken, 5 yılda 150 bin araç ithal edecek.



KİMYEVİ MADDELER: İlaçlar,Kozmetikler,Deterjanlar,Zirai maddeler..79.440.159 $ dolar


DİĞER SEKTÖRLER

Türkiye,yukarıdaki alanlar dışında İsrail'e birçok ihracat daha gerçekleştirmekte.
Bunlardan bazıları demir,çimento,konfeksiyon ürünleri,tekstil,ağaç-orman,tahıllar
ve madenciliktir. Bu alanlarda yapılan toplam ihracat rakamı ise 280 milyon dolardır.
Görüldüğü üzere İsrail ve Türkiye arasında gerçekleşen ticaret sanıldığı gibi
yada gösterildiği gibi olmayıp,çift dönüşlüdür.
Yazının devamını okumak için..

Süpersonik Uçuş

Süpersonik uçak,ses hızından (340 m/saniye,denizde) daha yüksek hızlarda uçabilir.
Bu da deniz seviyesinde yaklaşık 1200 km/saat'dir.Tasarımları sesaltı uçaklardan
farklıdır.1940'lı yılların başında pervane motorlu savaş uçakları
dik pikelerde 1000 km den daha yüksek hızlara ulaşmıştı.Pilotlar,uçaklarının
kanatlarını parçalama tehdidi gösteren şiddetli hırpalanma gözlemlemişti.



resim:ses duvarının bir F 14 tarafından aşıldığına tanık olmak


Bilimadamları bu etkilerin uçağın sesin hızına yaklaşmasından kaynaklandığını
anlamıştı.Hareket eden bir uçak,havanın düzenini bozar ve etrafa kendisinden
her yönde ses hızıyla uzaklaşan ses ve basınç dalgaları gönderir.Bir uçak
ses hızına ulaşınca basnıç dalgaları onu aşamaz.Uçağın önünde yoğunca
sıkıştırılmış havadan oluşan ses dalgarına vuruş dalgası denir.
Ses hızından daha hızlı gitmek için pilotun, uçağı bu engelden geçirerek
uçurup geçmesi gerekir.Bir uçak ses duvarını aşarken bir sarsıntı yaratır
çünkü sürtünme artar.Ve yükselme derecesi birden azalır.Bir kez geçtikten sonra
uçak vuruş dalgasını geride bırakır ve uçuş tekrar eskisi gibi olur.



Uzay roketi ses duvarını aşıyor (Sonic Boom)


Süpersonik hızlarda uçan bir uçağın ardında basınç dalgalarında bir iz
bırakır.Bu iyi sıkıştırılmış hava dalgaları yere ulaşınca, "sonic boom"
denen şiddetli patlama duyulur.

Mach Sayısı

Sesin hızı;havanın ısı derecesi,basıncı ve nemine bağlıdır.Isı derecesi yerde
35 C'den stratosferin (bir atmosfer katmanı) üst kısmında -55 C'ye kadar
değişebilir.Bu yüzden bir uçağın ses duvarını aşması için gereken hız
onun çevresindeki yerel şartlara bağlıdır.Bu yerel hıza Mach 1.0 (ses hızı) değeri verilir.Mach 1.0'dan büyük herhangi bir değer süpersoniktir.Deniz seviyesinde
1240 km/sa'ten atmosferin üst kısmında 13 bin metre yükseklikteki 1060 km/sa'te kadar.


bazı uçakların Mach sayıları.. resmi büyütmek için üzerine tıklamanız yeterli

Ses altı ve Sesten Çok Hızlı

Sesin altındaki hızlar,normal yolcu jetinin ortalama hızı olan Mach 0.8'den düşüktür.
Transonik (ses altından ses üstüne geçerkenki) hızlar Mach 0.8'den Mach 1.2'ye
kadar değişir.Hipersonik hızlar Mach 5'in üzerindedir.Concorde ve savaş uçakları
süpersonik uçaklardır.NASA'nın Uzay Mekiği dünyanın atmosferine Mach 20
civarındaki hızlarda girer.Dünyanın en hızlı uçağının ulaştığı en yüksek
hızlar,1940 ile 1999 yılları arasında altı kattan fazla artmıştır.Ses duvarını
aşan ilk uçak; 1947 yılında Bell X-1 roket uçağı (pilotu:Chuck Yeager) olmuştur.Bilim adamları,onların daha da hızlı uçaklar tasarlamasına yardımcı olan ilk süpersonik uçaklardan bilgi toplamışlardır.Daha sonraki uçak tasarımlarında ise delta kanatlar kullanılmıştır.

Delta kanatlar bir uçağı,hava direncini azaltmaya daha uygun hale getirmeye yardımcı olur.Bu kanatlar aynı zamanda süpersonik vuruş dalgasının da içine rahatça uyar,böylece uçak ses duvarından en az hırpalanma ile geçebilir.Bazı süpersonik savaş uçaklarının ileri ve geri hareket edebilen kanatları vardır.Her kanat uçağın gövdesindeki bir pime takılıdır.Kalkış ve inişte,kanatlar azami kaldırışı sağlamak üzere uçak gövdesinden tamamen dışarı açılırlar.
Transonik ve süpersonik hızlarda uçarken,sürtünmeyi azaltmak için delta şekli
oluşturmak üzere geri çekilmiş hale geçerler.



Peki ses hızını aşan uçaklar var da arabalar yok mu?

Ses hızını aşabilen süpersonik arabalar var.Yanlış duymadın;bu arabalar karada
ses hızıyla yol alıyor.Thrust SSC adlı araç,dünyada sesten hızlı ilk otomobildir.
Bu arabanın hızı saatte 1228 km'dir. Günümüzdeki araçların oldukça üstünde.
Araç,Nevada Çölünde bir pistte 1997 yılında denendi.Bu aracın tekerlekleri özel aliminyum alaşımdır ve pist boyunca hiç aşınma göstermemiştir.Aracın uzunluğu 16,5 metre,ağırlığı ise 10,5 tondur.Tek kişiliktir ve jet yakıtıyla çalışmaktadır.





Rekor Kıranlar
En hızlı kanatlı uçak,1959'da inşa edilen Bell X-15'dir.1967'de 6.72 Mach hızaulaşmıştır.Bu rekor hala kırılamamıştır.Çünkü artık ülkeler arasında hava hızı rekorunu kırmak üzere bir yarış yoktur.En hızlı jet uçağı aslında bir casus uçağı olarak yapılan Lockheed SR-71'dir.1971'de 3.3 Mach hıza ermiştir. Artık askeri görevde olmamasına rağmen,atmosferin üst tabakalarında bilimsel çalışmalarda kullanılıyor.Concorde tek süpersonik yolcu uçağıdır.Bu uçağın tasarım ve yapım masraflarına kıyasla,bilet satışlarından elde edilen kar çok azdır.Uzayın ucuna kadar uçabilecek ve Atlantik okyanusunu bir saatten kısa zamanda geçebilecek hipersonik uçaklar yapmak üzere projeler de mevcuttur.


Yazının devamını okumak için..

Gökteki turuncu cisimler ve UFO yanılgısı !


Bugün daha sıradışı bir konuyu yazıma getirme arzusu içerisindeyim.Zaman zaman bazı insanlar gökte turuncu cisimler gördüklerini belirtmekteler. Ve çok beklendik bir şekilde; bu kişiler bunları UFO olarak algılıyorlar ve kendi içlerinde bir panik havası estiriyorlar.Gördükleri cisimler şunlardır:



Yukarıda gördükleriniz bazı kişiler tarafından UFO diye tanımlanıp çekilmiş fotoğraflar.
Ve çok ilginç şekilde bunlar UFO filoları olarak adlandırılıyorlar. Peki bunlar ne ?

Aslında resimlerde gördükleriniz UFO (Belirlenemeyen Uçan Cisim) olmayıp, UFO Balonlarıdır.

UFO BALONLARI

Bu balonlar,çok çeşitli şekillerde isimlendirilirler.Bunlardan birkaçı şöyledir;ateş feneri,ışık veren gök mavisiyüzü feneri.. Bu balonlar ticari amaçla satılmakta olup çok pahalıda değildir. Her birinin tanesi 10-15 tl civarındadır. Genel olarak konserlerde,düğünlerde vb yerlerde zevk amaçlı kullanılırlar. Yerden göğe doğru yükselirler ve aşağıdan bakanlarda UFO araçları gibi
bir görünüm uyandırır.Bu yüzdenki bunlara UFO balonları denmiştir.İlginç bir tahminde
bulunmak gerekirse UFO ihbarlarında bulunanların birçoğu bu balonları görüp UFO zannetmiş ve ihbarda bulunmuşlardır.




ufo balonları gavurca da "sky lanterns" diye geçer.



ufo balonları zamanla havada kendiliğinden kaybolur.



Ufo Balonu Videosu için lütfen tıklayınız.

UFO DEĞİL ~UFO BALONU!
Eğer sizlerde fotoğraftakilerden birini görürseniz sakın ha kuşkulanmayın.
Unutmayın,gökte gördüğünüz bir cismin uzaylı aracı olma ihtimali,ABD'nin Irak'a
gerçekten demokrasi getirmek için girdiği ihtimaliyle eşdeğerdir. (artık ne alakysa!)
Yazının devamını okumak için..

Eksantrik şeyler: Aşırı heyacanlanma

Kişilerin birçoğunda yada daha azında görülen (insan denen varlığı kesin çizgilerle
tanımlamak imkansızdır.) sorunlardan birisi aşırı heyecanlanmadır.Konuşma esnasında
bu kişiler aşırı heyecanlı olduklarından yakınırlar.Bu heyecanın nereden kaynaklandığı kişiler tarafından pek bilinemez.Çünkü bu heyecanın gerçektende kaynağı belirsizdir.Bu heyecanın kaynağı geçmişte yaşanan sosyal deneyimsizlikler olabilir.Yani geçmişte pekte sosyal bir görünüm sergilemeyen kişiler;toplumun hegemonyası altında kendilerini bazı şeyler yapmakla yükümlü hissederler.







Genellikle 15-25 yaş arasında görülen (dikkat: bu yaş aralığı kişinin fiziksel ve ruhsal gelişim gösterdiği zaman aralığıdır.) bu durum kişilerin performanslarının düşmesinde etken rol oynamaktadır.Mesela kendisini sosyal yükümlülükler altında hisseden kişi;başka alanlardan kopabilir(örneğin;erkekler arasında selamlaşma sırasında kafa tokuşturması bunun bir örneğidir. Bazen bunlar istenerek değil,böyle olması gerektiği düşünüldüğü için yapılır.) Bu da başarılı bir hayatın,başarısız olmasına sebep olur.Çünkü kişinin bütün aklı ve hayali sosyal hayattaki davranışlarını sorgulamaktadır.Yani sosyal hayata bağlanmak isteyen bir
kişi;aslında tam tersine hayattan kendisini soyutlamış bulunuyor.



Gündüz yaptığını gece sorgulayan kişiler farkına varmadan kendilerine zarar vermektedirler.Çünkü düşünmek hemde fazla düşünmek zararlı değildir,ancak;bu onların arada bir çıkmaza girmelerine sebebiyet verecektir.Bu aşırı heyecanın çözümü kişiden kişiye göre değişse de,genel bir çözüm önerilebilir: "Rahat olun" Rahat olmak,aslında kendinizi hissetmektir.Kendini hisseden bir birey,sosyal hayattaki davranışlarını daha az sorgular.Bu da ona birçok olumlu şeyler kazandırır;kendini sevmek ve de akıp giden dünyayı huzur ve rahat içerisinde seyretmek gibi.

Yazının devamını okumak için..

Türlerin Yok Olma Nedenleri

Hayvan türleri,genellikle değişen koşullara uyum sağlayamadıkları için yok olmaktadır.1600'lü yıllardan sonra yok olan türlerin oranında,dünya genelinde hızlı bir artış gözlenmektedir.Günümüzde yabani hayvanlar iki sorunla karşı karşıyadır.Birincisi yaşam alanlarının azlığı,ikincisi ise insan müdahelesi.Yabani hayvanlara karşı yapılan yer kapma savaşını,genellikle;insanoğlu kazanır.

not: 65 milyon yıl önce dinazorların yok olmasıyla memeliler ve kuşlar kara avcılığı rolünü üstlendiler.Uçamayan bir kuş olan Diatryma,büyük ve ürkütücü görünüme sahipti.Smilodon aslan büyüklüğünde kılıç dişli bir kediydi.İkisininde nesli tükenmiş ve daha etkili yırtıcılarla yer değiştirmiştir.

NESLİN DOĞAL OLARAK YOK OLMASI

Bazen yokoluş ani iklim değişiklikleri,besin kaynaklarının azalması veya aynı tür yaşam biçimine sahip türler arasındaki rekabet gibi doğal etkenlerden kaynaklanır.Bu faktörlerden herhangi biri ya da kombinasyonu yok oluşa sebep olabilir.Bilim adamları,geçmişte yaşanan toplu yok oluşlara dair kanıtlar bulmuşlardır.Bunların en çok bilineni 65 milyon yıl önce dinozorların ve dev
deniz sürüngenlerinin yok oluşudur.


not: Hawai silversword bitkisi aç koyun ve keçiler nedeniyle risk altındadır.Bitkiyi yalnızca yerli böcekler tozlaştırabilmektedir
ama bu böcekler de yeni böcek türleriyle giriştiği rekabet nedeniyle zor durumdadır.









Hayvan nufüsü doğal bir çevrim içinde iniş ve çıkışlar gösterirl.Herhangi bir av hayvanı türü (örneğin;yaban sıçanı) nufüsü artarken veya azalırken;avcıların (örneğin;tilki) nufüsuda buna bağlı olarak artar veya azalır.Bol besin olduğunda yabani sıçan sayısında bir patlama olur.Yabani sıçan nüfusunun fazlalılığı tilkiler için daha fazla besin anlamına gelir.Yaban sıçanı nüfusunun
çok fazla artması ile yiyecek kaynakları yetersiz hale gelir ve yaban sıçanları yeni yiyecek bulmak için göç eder.

AVLANAN İNSANLAR VE YOK OLUŞ

Yaklaşık iki milyon yıl önce insanoğlu yeni bir güçlü yırtıcı olarak tarih sahnesindeki yerini aldı.Taş Devri'nin tarih öncesi avcıları bile toplu avlar yapabiliyorlardı,örneğin;bizon ve vahşi at sürülerini uçurumdan aşağı sürüyorlardı.Tarih öncesi insanlar beslenmek amacıyla avlanıyorlardı ve nadiren yiyebileceklerinden daha fazla hayvan avlıyorlardı.Ancak;insanların adalara varışı yıkıma yol açacaktı.Maoriler tarafından avlanan Yeni Zelanda dev moa kuşunun nesli tükendi.

İNSANLAR VE HAYVANLAR

Sayıca çoğalan insanlar bazı hayvanları ehlileştirmeye ve diğerlerini kovalamaya başladı.Eti ve derisi için veya spor amaçlı bazı hayvanları avladılar.Avrupalı krallar ormanda oluşturdukları avlanma parklarında zevk için geyik ve yaban domuzu avlıyorlardı. 1800'lerden itibaren barutlu silahlar,tuzaklar ve zehirler ile çok fazla sayıda yabani hayvan avlanmaya başlandı.Tarım alanı ve hayvan çiftliği olarak daha fazla alanın kullanılmasıyla zararlı ve tehlikeli görülen yabani hayvanlar öldürüldü.Çiftçiler,evcilleştirilmiş hayvanları avlayacak korkusuylkaplanlara,şahinlere
,vahşi kedilere,tilkilere ve kurtlara karşı savaş açarak onları vurdular,zehirlediler yada yakaladılar.

NESLİ TÜKENEN KUŞLAR


















Dodo ve dev auk insan avcılarının kurbanı olmuştur.Dodo bir ada kuşuydu ve ada türleri yeni gelenlere karşı savunmasızdı. Dev auk moda kurbanı olmuştu.Auk tüyleri,yok olmak üzere olan pufla kuşunun tüyleri yerine yatak takımlarında kullanıyordu.Pufla kuşu hayatta kalmayı başarmış ama auk nesli yok olmuştur..

Uçamayan bir koş olan Dodo,Hint okyanusu Mauritus adasında yaşamaktaydı.1500'lü yıllarda adaya gelen denizciler kolaylıkla avlanabilen hantal kuşla karşılaştılar.Gemilerle adaya gelen kediler ve fareler dodoları,yavruları ve yumurtaları yediler.100 yıldan daha kısa bir süren bir zaman diliminin sonunda,geriye kemikler ve içi doldurulmuş bir örnek kaldı.Aynı kaderi,kuzey denizlerinin pengueni olan uçamayan kuş Auk'ta paylaştı.İnsanlar tarafından öldürülmeden önce (eti ve yağı,daha sonra tüyleri için) Auk'ların çok az düşmanı vardı.Birçok deniz kuşu gibi dev auklarda büyük gruplar halinde yuva yapmaktaydı.Gemiler teker teker bütün yuvalara yöneliyor ve kuşların hepsi öldürülüyordu.1844'e kadar iki kuş ve bir yumurta kalmıştı.İzlandalı iki balıkçı son auk çiftini öldürdü ve yumurtayı kırdı.

KURTLARIN KADERİ

Kurtlar,çiftçiler tarafından koyunlar ve sığırları öldürmekle suçlanıyordu.Avrupa'da sayıları iyice azalan kurtlar İspanya,Balkanlar ve İtalya'da yaşamaktadır.Kurtlar bir zamanlar Kuzey Amerika'da bol miktarda bulunuyordu.Ancak;vahşice vurulan ve zehirlenen
kurtların sayısı iyice azalmıştı.1800'lerde Great Plains'de (Büyük Düzlükler) küçük bir grup yaşıyordu.Avcılar yemlerde etkili bir zehir olan striknin kullanıyordu.Bu zehir yemi yiyen çakal,tilki,ayı,vahşi kedi,kartal ve kargalarında içinde yer aldığı birçok hayvanı öldürmüştü.Ayrıca;suya karışan ve otlara bulaşan zehir atları,bizonları ve antilopları da öldürmüştü.


not: İnsan zulmüne maruz kalan kurtlar yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir.Bir zamanlar oldukça yaygın olan akıllı ve uyum becerisine sahip bu yırtıcıların günümüz
dağılımları büyük oranda azalmıştır.Avlanma ve zehirlenme nedeniyle birçok alt kurt türünün nesli tükenmiştir.Bugün sınırlı sayıda vahşi kurt Kuzey Amerika'da ve hatta Avrupa'da yaşamaktadır.

KAPLANLARI KORUMAK


Kaplanlar özel alanlarda başarı ile çiftleştirilmektedir.Ancak;doğada varlıklarını sürdürüp sürdüremeyecekleri belirsizdir.Avlanmak için geniş yabani alanlara ihtiyaç duyarlar ama doğal ortamları tehdit altındadır.Beslenebilecek avlar bulsalar bile kaçak avcılar tarafından avlanarak (derisi ve geleneksel asya eczacılığında kullanımı nedeniyle) öldürülme tehdidiyle karşı karşıyadırlar.





Eskiden sekiz kaplan alt türü bulunuyordu.Bali,Hazar ve Cava kaplanları 1940'lı ve 80'li yıllar arasında yok oldular.Sibirya, Sumatran,Hindu,Çin ve Güney Çin kaplanlarının sayısı son derece azalmıştır ve bugün Hindistan'da yaşayan Bengal kaplanı sayısı ise yalnızca 5 bindir.
Yazının devamını okumak için..

Hayvanlar eşcinsel olur mu ?

Konu sex olduğu zaman hayvanlar hakkında bir açıklama olmamaktadır. Cinsel
ilişkiler onların arasında nasıl olduğu hakkında tam bir açıklama
yapılmamaktadır. Oslo'da açılan Tarihi Natur müzesinde 3 sene
içersinde toplanan bilgi ve resimlerle hayvanların da eş cinsel
oldukları açıkça sergilenmektedir.

Neden eş cinsel ve lezbiyen hayvanlar olduğu şimdiye kadar incelenmeye alınmamışdı.Bu konu üzerinde Tarihi Natur müzesi ve Norveç Üniverstesi çalışmalarda bulunmaktadır. Homoseksüellik hayvanlar arasında ne kadar yaygınlıkdadır. Bu gün çalışmalar
neticesinde seks'in yalnız üreme olarak önde gelmediği hayvanlarında bu
yönde büyük bir zevk aldıkları tespit edilmiştir.

Bu gün yapılan
araştırmalar şunu göstermektedir ki hayvanlar arasında seks; erkek
erkeğe, dişi dişiyle seks içinde oldukları görülmektedir. Bu da onların
seks'i yalnız üreme için kullanmadığının bir delili olmuşdur.Araştırmacılar bu tür seks'in hayvanlar arasında bir değişiklik içinde denemeleri ve zevk aldıkları intibasına varmışlardır.

1500 hayvan çeşidi üzerinde yapılan araştırmalarda. Eş cinsellik ve lezbiyenlik sıradan bir cinsel ilişki olduğu görülmüsdür. Bu durum omurgalı, omurgasız, böçekler, veya sürüngenler, parazit, kurtlar olarak çok yönlü olduğudur. Hepsinde eş cinsellik ve lezbiyenlik tesbit
edilmişdir. Bunun daha da çok tür üzerinde de olduğu sanılmaktadır.

Bunu cinsel organlarını birbirlerine teması, veya sürtünme yoluyla yaptıkları ve bu durumdan büyük bir haz aldıkları tespit edilmişdir.

Bu durumu yaşam boyu sürdürdükleride gözden kaçan gerçeklerden bir
tanesidir.Bir yerde kaçamak seks olarak da adlandırılmaktadır. 5
hayvanat bahçesinde yapılan araştırmalarda Penguenlerin eşleri ile
aralarındaki sıkı bir bağlıkları olduğu halde bu tabuyu eş cinsellik yolu ile bozdukları görülmüşdür. Bu durum kobaylarda da görülmektedir. Bu her iki cinsin bulunduğu gurupda yeteri kadar dişi olmasına rağmen eş cinsellik sık sık görülmektedir.

Yapılan bir başka gözlemde daha çok
esaret altında olan hayvanlarda görüldüğüdür. 2300 sene evvelinde
Kugularında eş cinsel olduklarını Aristoteles tarafından
bildirilmişdi.Bu gözlemi Sırtlanlar üzerinde de lezbiyen olarak seks'i
ilişkilerde olduklarını yazmışdır. Daha sonraları bu konunun etik bir
konum taşıdığı nedeni ile incelemeler gizlik kapsamında kalmışdı.

Hayvanlar
bir birlerine yaklaşım veya boğuşma öncesi, birbirlerinin cinsel
organlarını koklamaları seksüel gücün aktivleştirilmesi olarak
görülmektedir. Homoseksüel yaşam hayvanlar arasında üremeye karşı
bir tehlike göstermediğini hatta bu üremenin dengeli olarak yürümesine
fayda sağladığı, bu durumun kaçamak bir seks olduğu söylenmektedir. Bu
durum daha çok eşlerden bir tanesinin ölümü veya yaşlılık nedeni ile
ortaya çıktığıdır. Penguenler, kuğular, ördekler ve Martılar arasında
eş cinsellik sıkça görülmekte olup sıradan bir seks akdi olduğudur. Eş
cinseller arasında yabancı bir yumurtayı sahiplendikleri ve çıkan
yavruyu beraberce büyüttükleri de görülmektedir. Flamingoların toplu
olarak yaşam sürdürdügü alanlarda sıkça görülen bir olaydır. Kurtlar,
aslanlar, balinalar ve maymunlarda sosyal yaşam sistemine girmiş bu
durumun tam bir açıklaması halen gizem olarak kalmışdır. Fizikal bir
değişim veya hormon değişimine uğramaması da bir başka gizem
taşımaktadır.

Araştırmacılar hayvanlar arasında ki eş cinsellik
ve lezbiyen ilişkinin seks'in bir parçası olduğunu, bunun"
normal"olarak algılandiğı kanısındadır.

alıntıdır.. http://blog.milliyet.com.tr/Es_cinsel_ve_lezbiyen___/Blog/?BlogNo=50604

Yazının devamını okumak için..

Uzaydaki İnsanlar


1961'den bu yana,kadın ve erkek yaklaşık 400 insan uzayda yolculuk yapmıştır.Bunların
arasında,tamamı Amerikalı olan 26 erkek Dünya yörüngesinden ayrılmış ve Ay'ı ziyaret etmiştir.
Uzayda yolculuk yapan ilk gezginler insan değildi.Uzay uçuşunu test eden ilk canlılar arasında köpekler,şempanzeler ve maymunlar bulunuyordu.Bunların yaptığı yolculuklar,insanların yer aldığı ilk uçuşların önünü açmıştır.Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ikisi birden,1961'de ilk insanı uzaya göndermek üzere hazırlandılar.Yuri Gagarin tarafından gerçekleştirilen ve 108 dakika süren ilk uçuş,iki ulus arasında bir yarış başlattı.On yıl kadar süren bu yarış,insanın Ay'a ayak basmasıyla sonuçlandı.

Bu iki ülke,günümüzde de insanın uzayda yapabileceği yolculuğun (Sovyet Soyuz roketi veya Amerikan Uzay Mekiği ile) tek alternatifi durumdadır.Her biri,diğer ülke uzay gezginlerini almakta ve bu sayede birçok ülke vatandaşı uzayda bulunmaktadır.
Astronot (Sovyet uzay gemisinde Kozmonot adı verilir) olarak adlandırılan bu gezginlerin her biri,ilk uçuş öncesi yaklaşık iki yıllık bir eğitimden geçerler.


birinci resimde : 12 Nisan 1961 - Yuri Gagarin - Uzayda seyahat eden ilk insan (solda)
16 Haziran 1963 - Valentina Tereshkova - Uzayda seyahat eden ilk kadın (sağda)
ikinci resimde : 20 Temmuz 1969 - Amerikalı astronot Neil Armstrong,başka bir yerde (Ay'da)
yürüyen ilk insandır.

Temmuz 1975 - Amerikan uzay gemisi olan Apollo 18 ve Sovyet gemisi Soyuz 19,
uzayda ilk kez kenetlenmiştir.


UZAYDA SAĞ KALABILMEK

İnsan vucudu uzayda yaşamak için tasarlanmamıştır.Uzay gezginlerinin yaşamak için ihtiyaç duydukları herşeyi (solunum için hava dahil)beraberlerinde götürmelerinin yanı sıra,ağırlıksız ortama uyum sağlamaları da zorunludur.Uzayda yerçekimi hissedilmez ve uzay gemisindeki astronotlar dahil hiçbirşeyin ağırlığı olmaz.Yemek, uyumak ve çalışmak gibi normal faaliyetler,bu ağırlıksız ortamda sürdürülmesi zorunludur.Astronotlar ve diğer cdisimler zahmetsizce gemi içinde yüzer.

Uzay gemisi içinde solunum için hava,uyuma için ranza,yemek ve dinlenmek için ufak bir alan ve bir tuvalet bulunur.Astronotlar,birbirinden bağımsız iç mekanlarda çalışır veya görev yapmak üzere gemi dışına çıkabilir.Bir uydunun tamiri (tamir edilecek uydu yakalanır ve tamir edildikten sonra uzaya geri bırakılır) gibi görevler olduğunda; bir kaç saat boyunca gemi dışında çalışmak zorunda kalabilirler.Gemi dışına çıkmak için koruyucu uzay giysilerine ihtiyaç duyulur.Uzaya çıkıldığında,astronotlar sürüklenmemek için gemiye bağlanır.Alternatif olarak;MMU (İnsanlı Manevra Ünitesi içinde,hareketli ve yönü kontrol etmeye yarayan itici bir roket bulunan sırt çantası) giyerler.

UZAY ELBİSESİ

EMU (Extravehicular Mobility Unit - Araç dışı Hareket Ünitesi) astronotları,ışınım ve uzayın aşırı ısısından koruyan bir uzay kıyafetidir.Kıyafet 15 kadar ayrı materyal tabakasından oluşur.Vucüt ısısının sabit tutulması için kıyafet içinde bulunan tüpler vasıtasıyla sıcak veya soğuk su pompalanır.Sırt çantasında telsiz ve birkaç saat idare edebilecek oksijen bulunur.Her bir astronot,maruz kaldığı radyasyonu ölçmeye yarayan bir cihaz taşır.Bu,astronotun uzayda çalışabilmek için geçireceği zamanı sınırlar.


UZAY İSTASYONLARI

Astronotlar,uzaydaki birkaç günü uzay mekiğinde geçirir.Astronotlar,haftalar,aylar veya bir yılı aşan uzun dönemleri Mir uzay istasyonunda (sürekli olarak Dünya yörünge
sinde dönen bir gemi) geçirmekteydi.İstasyon,astronotlar için hem bir çalışma yeri hem de bir evdir.Rus kozmonotlar,1971 den bu yana yedi farklı uzay istasyonunda yaşadı.Bunların ilki Salyut idi,ancak;Mir sonuncusu ve en başarılı olanıydı.Mir gönderilenlerin en büyüğüydü.Ayrı olarak taşınan parçalar uzayda monte edilmişti.Mir,Şubat 1987'den 1999'un ortalarına kadar kozmonotlara ev sahipliği yapmıştır.Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (ISS) Dünya yörüngesindeki inşası halen devam etmektedir.ISS'nin yapımının 2011'e kadar tamamlanması ve en az 2015 yılına kadar hizmet vermesi bekleniyor.ISS'nin yapımının bitirilebilmesi için ayrı ayrı 160 uzay yürüyüşü ve 2011'e kadar Dünya'da 40 kadar sefer yapılması gerekiyor.16 ulusun katkısıyla inşa edilen ISS'de 7 astronota hizmet verebilecek yaşam alanları ve bilim laboratuvarları hazırlanacak.

Uzay mekiği Atlantis,Haziran 1995'te 100 saatliğine Mir uzay istasyonuna kenetlendi.



Bu sanatsal çalışma,Uluslararası Uzay İstasyonunun (ISS) tamamlandığında
nasıl görüneceğini konu almıştır.Yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğündeki istasyonda,yaşam ve çalışma modülleri merkezdedir. Gelecekte bu otel,ilk uzay turistlerinin varış yeri olabilecektir.Dünya yörüngesinde hareket edecek şekilde tasarlanmıştır.Ayrıca; Ay'da turistler için potansiyel bir varış yeri olarak düşünülmektedir.

Yazının devamını okumak için..